Fordizm, bir üretim ve birikim rejimi olarak teknik anlamda tanımlanabileceği gibi, sosyal ve kültürel etkileri ile birlikte ele alınarak geniş anlamda da tanımlanabilmektedir.
Teknik anlamda Fordizm; sanayi üretiminin büyük oranda kitlesel üretim olarak gerçekleştirildiği, idari işler ile kol kuvvetine dayalı işlerin Taylorist bir ayrımla belirlendiği, işbölümünün ve iş tanımlarının katı bir şekilde yapıldığı, ürün standartlaştırmasının verimlilik artışları getirdiği ve artan talebin bu standartlaşmayı hızlandırdığı bir üretim biçimidir.
Gramsci tarafından getirilen, Fordizm’in geniş açıdan eleştirel tanımı ise;
Kapitalist medeniyette yeni bir dönemi başlatan, plânlı ekonomiye geçişe damgasını vuran, yalnızca üretimi değil bireyi de plânlayan, yeni bir işçi (ve insan) tipi yaratmak için hayatının en mahrem alanlarını işgal eden ve bir montaj hattı ile sınırlı kalmayan yaklaşımdır.
Antonio Francesco Gramsci; 22 Ocak 1891 - 27 Nisan 1937) bir İtalyan Marksist filozof, gazeteci, dilbilimci, yazar ve politikacı. Felsefe, siyaset teorisi, sosyoloji, tarih ve dilbilim üzerine yazdı. İtalya Komünist Partisi'nin kurucu üyesi ve bir zamanlar lideriydi.
Henry Ford’un hareketli montaj hattı ile araba üretmeye ve işçilerine günde 8 saat çalışma karşılığı 5 dolar ödemeye başladığı 1914, Fordizm’in sembolik başlangıç yılı sayılmaktadır. Bu başlangıç, kısa zamanda yaygınlık kazanamayacak ve ancak 1945’ten sonra bu akımın hâkimiyetini kurduğu kabul edilecektir.
Hareketli montaj hattı ile seri üretim yapmakla birlikte, seri üretimi ilk yapan kişi Ford değildir. Seri üretim yöntemi ilk olarak 1798’de, ABD ordusundan 10.000 adet acil tüfek üretim talebi ile karşılaşan, ateşli silah üreticisi Eli Whitney tarafından gerçekleştirilmiştir. Tüfeğin her bir parçası için ayrı bir makinede kalıp tasarlayan Whitney, ürettiği parçaları birleştirerek silahı oluşturmayı başarmıştır. Ford, seri üretim yöntemini otomobil sanayisine uygulamıştır.
Henry Ford’un geniş çapta yararlandığı bir başka isim F.W. Taylor’dur. Taylor’un “bilimsel yönetim” yaklaşımına göre; işçilerin yaptıkları işin parçalara ayrılarak ayrıntılı olarak incelenmesi, kaydedilmesi ve bu işin yapılması için en basit ve uygun yolun bulunmasıyla çok büyük verimlilik artışları sağlanacaktır. Ford, Taylor’un hareket ve zaman etütleri içeren bilimsel yönetim yaklaşımını uygulamaya koymuştur.
Ford’u özel yapan ve Taylor’dan tamamen ayıran yönü, onun vizyonudur. O, kitle üretiminin; kitle tüketimini doğuracağını, emek gücünün kullanımı için yeni bir sistem, emeğin yönetimi ve denetimi için yeni politikalar, yeni bir estetik ve psikoloji... Kısaca yeni bir tür rasyonel, modernist, popülist demokratik toplum oluşturacağını öngörmüştür.
İşçilere yüksek ücret vermek Ford için yeterli değildir. Onların paralarını uygun şekilde harcayacaklarından da emin olmak istemektedir. 1916’da evlere bir sosyal görevliler ordusu göndererek, yeni tüketim insanının sistemin beklediği rasyonel ve sağduyulu (alkolsüz) tüketim kapasitesine, düzgün aile hayatlarına ve ahlâki değerlere sahip olmalarını sağlamak istemiştir.
Sistemin ekonomiyi yönlendirme gücüne o kadar inanmıştır ki, 1929 ekonomik krizi esnasında işçi ücretlerini artırmıştır. Fakat ağır rekabet şartları onu ücretleri düşürmeye ve işçi çıkarmaya mecbur etmiştir. Kriz ve savaş yıllarındaki olağanüstü yaklaşımlar döneminin bitmesi ile 1945’te Fordizm olgunluk dönemine ulaşmıştır.
Temelde talep yetersizliğinden kaynaklanan sorunların aşılması, ancak belli bir talebi garantileyen Keynesçi makro ekonomik politikalarla mümkün olabilmiştir. Fordist üretimin hâkim olduğu ülkeler, Keynesçi refah devleti politikaları uygulayarak, Fordist üretim modelinin önünü açmıştır.
1945’lere kadar gerek karşı çıkışlarla gerekse olağanüstü şartlarla karşılaşan ve gelişme fırsatı bulamayan Fordizm, 1945-1973 yılları arasında egemen üretim rejimi olarak varlığını sürdürmüştür. Başlangıçta Taylor’un yöntemlerini kullanmakla birlikte, Fordizmi onun yerini alan bir aşama olarak nitelemek mümkündür. Üretim sürecinde işgücünün yoğunluğunu artıran, niteliksel değişimini sağlayan ve tüketim düzeyini de artıran bir yaklaşım ortaya koymuştur.
Fordist üretim ve birikim rejiminin 1973’ten sonra birden ortadan kalktığını söylemek mümkün değildir. Sadece egemen üretim ve birikim rejimi olmaktan çıkmış, yeni yaklaşımların gelişmesiyle ekonomideki ağırlığı azalmıştır. Ancak, başta otomotiv olmak üzere bazı sektörlerde, tüketici taleplerini dikkate alan ürün farklılaştırmalarına gidilerek, kitlesel üretim modelinin sürdürüldüğü gözlenebilmektedir.
Fordist üretim ve birikim rejiminin ayırıcı özellikleri şöyle sulanabilmektedir:
Fordist üretim rejiminde 1960’lı yılların ortalarından itibaren ciddi sorunlar olduğuna dair işaretler belirmeye başlamıştır. 1956-73 yılları arasında, Fordizm ve Keynes’çiliğin yetersizliği açıkça ortaya çıkmaya başlamıştır. Bu yetersizlik, genelde tek bir kelimeye indirgendiğinde, esnekliğin olmaması anlamında “sertlik” (rigidity) olarak ifade edilebilmektedir.
Kitle üretimini amaçlayan büyük ölçekli sabit sermaye yatırımlarının, tüketicinin değişen taleplerini karşılayacak esnekliğe sahip olmaması önemli bir unsur olmuştur. Bunun yanında, emek piyasasının ve işçi sözleşmelerinin de esnekliğe sahip olmaması ve değişime karşı kuvvetli işçi direnişi ile karşılaşılması (1968-72 grev dalgası), Fordizmin kendini yenilemesini engellemiştir.
Fordist üretim anlayışının, başlangıçta ortaya koyduğu talebi belirleme yaklaşımı başarılı olsaydı, tüketicinin farklı tercihleri sorunu ortaya çıkmayacağından, talebin belirlenememesinin bunalıma zemin teşkil ettiği görüşü öne sürülebilir.
Fordist üretim yönteminde üretim bandının oluşu ve bir işçinin bir eylemi sürekli tekrarlamasının insanı robotlaştırdığını söyleyebiliriz. Ancak günümüze geldiğimizde otomasyon sistemleri, bu robotlaşmış insanların yerlerini almıştır. Robotlaşan insanlar yerine robotlar tarafından üretimin yapılığı günümüzde; bu işçiler yine işlevsiz hale gelmiştir.
Eylemi planlama, adımlama gibi işlemlerin olmadığı durumda bu otomasyon sistemlerine geçmek mümkün değildi. Öncesinde bu eylemleri yapacak olan insanlar gerekliydi. Yani üretimde araç olarak insan kullanıldı. Şimdi araçların yerlerini cansızların almış olması işçi sınıfın durumunu iyileştirdiğini söylemek mümkün değildir.
Üretim yöntemleriyle birlikte tasarım anlayışı da değişmiştir. Kitlesel üretimde standardizasyon olduğu için tasarımda hızlı ve sürekli değişim mümkün değildir. Karmaşık üretim tekniklerinden üretilen parçalar, işlem adımlarıyla birlikte bir araya getirilmiştir. İyi bir organizasyonla bu mümkündür. Böylece; mühendislerin, tasarımcıların ve ustaların bir arada çalışmasını zorunlu kılmıştır. Endüstriyel tasarımcı ise bu organizasyonun başında ve ortasında sıklıkla görev alarak diğer alanlardan beslenerek ve diğer alanları besleyerek bu organizasyonun parçası haline gelmiştir.
1936 - 1 saat 27 dakika
Yönetmen: Charlie Chaplin
Youtube'dan izleyebilirsiniz. ↗
KAPİTALİST GELİŞİM SÜRECİNDE FORDİZM VE POST - FORDİZM, ALİ RIZA SAKLI, 2007 https://en.wikipedia.org/wiki/Fordism
https://www.britannica.com/topic/Fordism
https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_guz/modern_uretim_sistemleri/1/index.html
https://www.galeyandergi.com/sayi-3/fransa-1968/
https://libcom.org/book/export/html/45466
https://en.wikipedia.org/wiki/Henry_Ford
https://en.wikipedia.org/wiki/Frederick_Winslow_Taylor
https://en.wikipedia.org/wiki/Eli_Whitney
https://www.sfmnews.com/2017/01/henry-ford-la-extravagante-historia-del.html
Bu makale tarihinde MARKUT Dergi Sayı: 13 altında Atahan Göktürk Güner tarafından yazılmıştır. Sayının devamını aşağı kaydırararak okuyabilirsiniz. Üst menüden diğer sayılarımızı okuyabilir, buraya tıklayarak anasayfaya dönebilir veya alt bölümdeki formu doldurarak dergimize abone olabilirsiniz.