"Gerçeklik; yaptığımız, gördüğümüz, hissettiğimiz ve düşündüğümüz şeylerdir."
Olafur Eliasson 1967 doğumlu, izleyicinin deneyimini geliştirmek için ışık, su ve sıcaklık gibi temel etmenleri kullanan; heykel ve büyük ölçekli enstalasyon sanatı ile tanınan Danimarkalı- İzlandalı sanatçı, mimar ve tasarımcı.
1989-1995 yılları arasında Danimarka Kraliyet Güzel Sanatlar Akademisi'nde okurken, sanatçı Christian Eckhart‘ın stüdyosunda asistan olarak çalışmak üzere Brooklyn’e yerleşti ve bu dönemde Gestalt yaklaşımı ile ilgili araştırmalar yaptı. Eğitimin bitmesinin ardından Berlin'e taşındı. 1996 yılında, mimar ve geometri ustası Einar Thorsteinn ile çalışmaya başlayan Eliasson; ışık, ısı, basınç ve su kullanarak çeşitli enstalasyonlar tasarladı. Optik oyunlarla kurgulanmış doğayı taklit eden çalışmalar üretti.
Eliasson der ki: "Mesele aslında gökkuşağı değildir. Mesele, 'dünyayla ilişki kurmak için gözlerime ve gücüme güveniyor muyum?' meselesidir."
Beauty, Tate Modern, London, 1993.
Duman ve ayna sanatında usta olan Eliasson için dünyayı değiştirmek, onu deneyimleme biçimimizi değiştirmektir. Hiçliği deneyimlemeyi gökkuşağının oluşumuyla gerçekleştirmeyi hedefleyen Olafur; göz açısı, damla ve ışıkla meydana gelen gökkuşağı oluşumundan yola çıkıp, ilk eserlerinden biri olan Beauty'i hayata geçirdi. Bu üç temel bileşenden örneğin göz olmazsa, göz açısı da olmaz ve gökkuşağı olmaz. Yanınızdaki kişi sizin gökkuşağınızı göremez, çünkü o göz başka bir yerdedir. Sizin oradaki varlığınıza bağlı olan bir oluşumdur der Eliasson.
Çalışma şeklinden bahseden Eliasson, her şeyin bir fikirle başladığına inanıyor. Eliasson'a göre fikrin ardından sorun baş gösteriyor, çünkü fikrin sözlü karşılığı yok. Amacı fikre bir dil kazandırmak, bu dili bulmak için de analiz etmek:
- Bu fikri nerden buldum?
- Bu fikir neden ilgimi çekiyor?
eskizlerin başladığı nokta. Maket aşaması ise fikre ve çizime bir anlam katıyor, mesele alanla ilgili hale geliyor.
Your Blind Movement, Martin-Gropius-Bau Berlin, 2010
The Weather Project
"Havayı, boşluğu veya atmosferi nasıl görünür kılarım?"
The Weather Enstalasyonu, 2003 yılında Tate Modern'e kuruldu. Olafur, şeker ve su karışımı ile havada ince bir sis oluşturmak için nemlendirici ve ayrıca sarı ışık yayan yüzlerce monokromatik lambadan oluşan yarım daire şeklindeki bir disk kullandı. Salonun tavanı büyük bir ayna ile kaplıydı, ziyaretçiler kendilerini güneşi simgeleyen turuncu bir ışık kütlesi karşısında siyah küçük gölgeler olarak görüyordu. Pek çok ziyaretçi bu sergiye sırt üstü yatarak, ellerini ve bacaklarını sallayarak karşılık verdi. Sanat eleştirmeni Brian O'Doherty , bunu izleyicileri "kendilerini gökyüzüne yükselmiş olarak düşünürken narsisizmleri ile sarhoş" oldukları şeklinde nitelendirdi. O'Doherty, Frieze dergisine 2003 yılında konuşurken, "Devasa bir tabut gibi görünen, son derece kasvetli bir alanın ilk kez etkili şekilde sosyalleştiğini görüyorum." yorumunda bulundu.
‘The Weather’ Enstalasyonu, Turbine Hall, Tate Modern, 2003.
Sis ile havayı görme, aynalar ile mekanı ve güneşi olandan daha büyük gösterme gibi ilüzyonlarla oluşturulmuş Weather Project, ziyaretçilere farklı deneyimler sunuyor. Proje deneyiminin ilginç yanı, kıyamet gününden ruhani tefekküre kadar çeşitli yorumlarda bulunan ziyaretçi versiyonları aynı mekanda birlikte var olabildiler. Sarı ışığın projedeki kilit nokta olduğunu söyleyen Eliasson şöyle devam eder: "Bir alanı paylaşmak için aynı olmanız gerekmez."
İnsanların bağ kurabileceği bir dil yaratma yöntemi: doğa.
New York City Waterfalls, 2008
Eserlerinde doğaya gönderme yapmayı seven Eliasson, zamanın akıp gitmesini ve şelalelerin akış hızıyla ne kadar büyük olduğunu orantılı olarak gözlemledi. Bu yüzden şelaleyi alıp Brooklyn Köprüsü'nün altına taşımaya karar verdi. Bu büyüklüğün yanında insan kendini küçücük hissediyordu.
Şelale, Versay Sarayı, 2016
Kolombiya Sanat Okulu Dekanı Carol Becker'a göre böylesine devasa bir eser yapacak kadar cesur sanatçı sayısı az, bu riski almak için sanatçının fikrine güveninin büyük olması gerekiyor.
Red Emotional Globe, İstanbul Modern, 2010
Paslanmaz çelik, ayna, renk efektli filtre camı, kablo ve ampul, 110 x 110 x 110 cm, Özel Koleksiyon
Riverbed, Louisiana Modern Sanat Müzesi, Olafur Eliasson, Humlebæk Danimarka, 2014.
İnsan ve doğa arasındaki sınırları tek bir genişlikte bulanıklaştıran "Riverbed" adlı enstalasyonu ile mekanda yaşama sürecini sorgulayarak ziyaretçiyi, manzarayı ve sanatı keşfetmeye yönlendirdi.
Tüm renkleri yok eden "Monokromatik Lamba"
Renkleri yansıtan bir beyaz ışık olmamasıyla oda renksizmiş gibi görünüyor. Prizmatik renkler ancak beyaz ışıkla var oluyorlar.
Bu kocaman sarı odaya giren ziyaretçiler, ellerine bakıp renksiz olduğunu gördüler. Rengin olmaması diğer her şeye daha çok dikkat etmeyi, daha çok görmeyi beraberinde getirdi.
Room For One Color, Moderna Museet, Stockholm, 2015
Studio Olafur Eliasson
Netflix Belgeseli Soyut Düşünce: Sanat Tasarımı | Olafur Eliasson
https://olafureliasson.net/archive/artwork/WEK101824/beauty
https://en.wikipedia.org/wiki/Olafur_Eliasson
https://olafureliasson.net/archive/artwork/WEK101676/room-for-one-colour
https://olafureliasson.net/studio
https://olafureliasson.net/archive/artwork/WEK101676/room-for-one-colour